Anksiyete bozukluğu, çoğu zaman fiziksel bir hastalık olarak algılanmaktadır. Ancak, çarpıntı, mide bulantısı veya nefes darlığı gibi belirtiler, kaygı bozukluğunun bir işareti olabilir. Uzman bir doktora başvurmak, kesin teşhis için gereklidir.
Anksiyete, mevcut olmayan ancak algılanan gelecekteki olası tehditler için yoğun kaygı ve kaygı duymaya neden olan psikiyatrik bir bozukluktur. Genellikle herhangi bir stres unsuruna karşı gelişen anksiyete, huzursuz ve gergin hissetme, çarpıntı ve terleme gibi fiziksel ve duygusal semptomlarla karakterizedir.
Anksiyete, bireyin günlük yaşamını olumsuz etkileyebilir. Kişi, kaygı ve korku hissi ile kötü düşüncelere kapılabilir. Bu durum, sosyal ilişkilerde zorluklar yaşanmasına ve genel yaşam kalitesinin düşmesine yol açabilir.
Obsesif Kompulsif Bozukluk, kişinin istemeden aklına gelen ve rahatsız edici düşüncelerle baş etme çabası içinde tekrar eden davranışlar sergilemesidir. Bu düşünceler, kişide yoğun bir kaygı yaratır. Örneğin, el yıkama veya kapı kilidini kontrol etme gibi davranışlar gözlemlenir.
Panik Atak, gerçekte hayati bir tehdit olmamasına rağmen yoğun korku ve endişeyle ortaya çıkan ataklardır. Panik atak geçiren kişiler, kalp krizi geçirdiklerini düşünürler. Kalp çarpıntısı, nefes darlığı ve göğüs ağrısı gibi fiziksel belirtilerle kendini gösterir.
Genetik yatkınlık, ailede anksiyete bozukluğu geçmişi olan bireylerde riskin artmasına neden olabilir. Beyin kimyası, serotonin ve dopamin gibi nörotransmitterlerin dengesizliği anksiyeteye yol açabilir. Ayrıca, travmatik olaylar da anksiyete riskini artırabilir.
Kronik stres, vücudu ve zihni yıpratarak anksiyete bozukluğuna yol açabilir. Sağlık sorunları, tiroid bozuklukları veya kalp hastalıkları gibi fiziksel hastalıklar da anksiyeteyi tetikleyebilir. Maddelerin etkisi, kafein ve alkol gibi maddelerin yan etkileri de anksiyete belirtilerini artırabilir.
Anksiyete bozuklukları, türüne göre farklı risk gruplarında daha sık görülmektedir. Yaygın anksiyete bozukluğu, kadınlarda daha fazla rastlanırken; sosyal kaygı ve gelecek endişesi gibi durumlar erkeklerde daha yaygın olabilir. Kadınların hormon seviyelerindeki değişiklikler, ruh hallerini etkileyebilir.
Yeni ortamlara girmekte zorlanan, içine kapanık ve utangaç kişiler, anksiyete bozuklukları açısından risk grubunda yer alır. Ayrıca, çocukluk veya yetişkinlik döneminde travmatik deneyimler yaşamış bireyler de risk altındadır.
Anksiyete bozuklukları, kişinin biyolojik ve psikolojik belirtiler yaşamasına neden olabilir. Ancak doğru bir tedavi ile kişi sağlıklı bir yaşam sürebilir. Acil durumlarda, aniden ortaya çıkan şiddetli kaygı atakları için benzodiazepin türü ilaçlar kullanılabilir.
Uzun vadeli tedavi sürecinde, genellikle antidepresanlar ve terapi yöntemleri birlikte uygulanır. İlaç tedavisi, anksiyetenin semptomlarını hafifleterek sosyal yaşamda uyum sağlamaya yardımcı olur. Psikoterapi, anksiyete tedavisinde etkili bir yöntemdir.
Anksiyete bozukluğunun ne zaman ortaya çıkacağı öngörülemez. Ancak bazı alışkanlıklar edinerek kaygı düzeyi azaltılabilir. Keyif aldığınız aktivitelere zaman ayırmak, sosyal ilişkileri güçlendirmek ve düzenli uyku alışkanlığı geliştirmek önemlidir.
Ayrıca, egzersiz yapmak, yoga veya meditasyon gibi rahatlatıcı teknikleri uygulamak, aşırı kafein tüketiminden kaçınmak ve sağlıklı beslenmek de anksiyete belirtilerini azaltabilir. Zararlı maddelerden uzak durmak, yaşam kalitesini artırır.